Son 10 yılda dünyada artan parasal genişlemenin ve ucuz kaynaklı likiditenin etkisi ile bir çok gelişmekte olan ülkeye doğrudan veya dolaylı yatırımlar akmaya başladı. Doğrudan yatırımlar ile gerçekleşen satın alma ve birleşmeler ile bölgesel ve lokal rekabet de boyut değiştirmeye başladı. Dünyada giderek bollaşan likidite kendisine güvenli adresler ararken, artan likidite kaynağının aksine işletmeler özelinde çalışma sermayesinin finansmanı ve yüksek maliyetleri halen büyük bir önem arz etmeye devam ediyor.
Bu noktada, finansal anlamda yönetim ve fon kaynaklarına ulaşım açısından daha kısıtlı imkanlara sahip olan küçük ve orta boy işletmelerde, finans ve pazarlama bileşimlerini daha bilinçli yapma konusunda, rekabetin arttığı bir döneme giriyoruz.
Örnek olarak; Kahve makinesi ithal eden bir KOBİ için, sadece döviz kuru ve akreditif vadesi ile Banka’ya ödediği komisyon değil, başta gençler ve beyaz yakalılar olmak üzere, ülkede kahve tüketen müşteri segmentlerinin davranış, gelir (değer) ve ihtiyaçları da kritik hale gelmeye başlıyor. Hatta sosyal medya ve paylaşım ortamlarında, nihai tüketicilerin gruplarına dahil olmak rekabette önemli bir farklılık ve farkındalık sağlıyor. Bu noktada, akreditif ve yükleme vadesini nakit akışına dahil eden, bayi ve müşterilerinden ticari alacaklarını belli bir vade ile takip eden işletmelerin net işletme sermayesini hesaplaması mümkün gibi görünürken, dünya kahve üretim miktarından ve oluşan fiyatlardan haberdar olmamak, iç piyasa talebini öngörememek aynı işletmeyi bir anda terste bırakabiliyor. Değişen koşulları iyi analiz ederek, yeni teknolojileri finans alanında kendilerine hızla adapte eden işletmeler, likidite ve nakit akışlarını daha etkin yönetebiliyor.
Takip edilecek tonla bilgi varken, hangilerine öncelikle bakmak lazım günümüz yatırımcılarının ve yöneticilerinin en büyük sorusu. Bilginin verimli yönetimi adına, CRM (Müşteri İlişki Yönetim) Sistemleri işletmeler için en az muhasebe ve finans sistemleri kadar önem arz ediyor. Bu noktada KOBİ’lerin bilgiyi doğru kullanımı, doğru kaynak ve enstrümanları, doğru zamanda ve vadeler için kullanmaları önemli oluyor. Büyük olmak artık eskisi kadar kıymetli değil, sürdürülebilir yapılarda tutarlı ve hızlı olmak artık yeni dünyanın gözdesi. KOBİ’lerde aile anayasası, yönetim ilkeleri, ikinci ve üçüncü kuşaklarda profesyonel yöneticilerle çalışma gibi kavramlar her geçen gün artıyor ve daha çok önem kazanıyor.
Tüm bunlara rağmen, eski şablon anlayışlar ile, her türlü işlemi kendi imkan ve kaynakları ile çözmeye çalışmak artık günümüzün bu zorlaşan şartlarını yönetmek adına yeterli değil. Kurumsal hafıza, kurumsal yönetim, entelektüel sermaye, organizasyonel gelişim gibi başlıklar için sürdürülebilir bir bilgi aktarımına ihtiyaç var.
İşte bu noktada, KOBİ’lerimizin KOBİ Koçluğu, yönetim danışmanlığı ve kurumsal eğitim başlıklarına daha fazla yatırım yapma gereksinimi mevcut. Bu gibi dış kaynak kullanımlarının faydası orta ve uzun vadede kalıcı bir şekilde görülüyor. Sistemli ve bir program dahilinde çalışmak için koçluk, spesifik konularda çözüm bulmak veya destek almak için danışmanlık kullanımı önemli. Eğitimlerde ise, satış ve ilişki / iletişim bazlı eğitimlerin mutlaka ekonomi, finans, pazarlama, yönetim gibi teknik başlıklarla desteklenmesi gerekiyor. Tabii, bunlarda mucize beklememek de lazım. Sonuçta, her şey işletmenin karar, azim ve performans düzeyine de bağlı.
Bilgi geçen yüzyılda da önemliydi, ancak günümüz dijital çağında artık sadece bilgi değil, hızlı ve doğru analiz edebilmek, işleyebilmek çok önemli. Ne demiş atalarımız, “Akıl akıldan üstündür”. İmece kültürünün, ahilik kültürünün bulunduğu bu topraklarda, profesyonel destek almak kötü değil aksine iyi bir gösterge.